27 Ocak 2015 Salı

Örümcek Kadının Öpücüğü

24.12.2014 saat 20.30. Yer Tiyatro Hal. Uzun zamandır tiyatroya gitmemiştim. Üniversite arkadaşlarımla toplanıp bu oyuna gitmeye karar verdik. Geçen sene izlemiş iki arkadaşımızın tavsiyesiyle dokuz kişi gittik. Başımıza geleceklerden habersizdik.


''Keşke bir kez olsun öpüşsek, herkes gibi gökyüzünün altında''


''Hapsolmuş bir devrimci ile, yanlış bedene hapsolmuş kadının, bir film ve birbirlerinden başka paylaşacak şeyleri yoktu.''


''Tarihin en kanlı baskı dönemlerinden biri, diktatörlük altındaki 1970'ler Arjantin'i... Aynı hapishane hücresinde, yolları dışarıda kesişmesi neredeyse olanaksız iki mahkum… Cazibe dolu filmlerin fantazileriyle gerçeği katlanılır kılmaya çalışan Molina ve tüm benliğini davasına adamış olan ateşli devrimci Valentin.

Düş ile gerçeğin, tutsaklık ile bağımsızlığın sınırlarının ortadan kalktığı bir hapishane hücresi... İnsan sevgisinin, aşk ve onurun buyurgan bir sisteme karşı direniş öyküsü, bilinen gerçeği sorgulayan, insan dönüştüren bir masal, Örümcek Kadının Öpücüğü.

Bedenini Mahkum Edebilirler, Ama Ruhunu Asla... Manuel Puig'in Örümcek Kadının Öpücüğü adlı romanı (1976), escapism (düş dünyasına kaçış) akımında verilen en önemli eserlerden biri olarak gösteriliyor. Oğuz Utku Güneş’in aynı adlı roman, oyun ve filmden uyarladığı Örümcek Kadının Öpücüğü'nde, romanda söz edilen 1942 yapımı gerilim filmi Kedi İnsanlar da bu sefer sahnede can buluyor. İlk kez 'Play Within a Play' tekniği ile sahnelenen Örümcek Kadının Öpücüğü, ayrıca sinema tarihinin iz bırakmış filmlerinden referanslar ve yönetmenin bazı metinlerinden oluşuyor. Molina ve Valentin'in anıları ve mizah anlayışları ile sevdikleri filmlerden başka düş kişileri de hikayede yerlerini alıyorlar.

Uyarlayan Yöneten: Oğuz Utku Güneş

Oyuncular: Göktay Tosun, Çağdaş Tekin, Melina Özprodomos, Ayşegül Bahtiyaroğlu, Oğuz Utku Güneş

Ses (Müdür Lewgoy): Selçuk Yöntem ''

Alıntı


Ben uzun zamandır bir şeyden bu kadar etkilenmemiştim. Karşımızda adeta bir film oynadı. Oyunun içine o kadar girdik ki zaman nasıl geçip bitti anlayamadık. Karakterler üzülünce üzüldük, sevindikçe sevindik. Onlar bağırdı, biz bağırdık. Onlar küfretti, biz içimizden küfrettik.

Tiyatro içinde film görülebilecek en güzel şey belki de. Ana karakterlerimiz iki kişiydi belki ama toplam beş kişi ortaya bir film koydular ve biz de bunu hayranlıkla izledik.



Ana konusu ne mi? Aşk. Benim gördüğüm, duyduğum aşktı. Kimisine göre devrim aşkı kimisine göre karşılıksız koşulsuz aşktı. Ama aşktı. Akıldan çıkmayacak, içinize yer edecek bir aşk.


O küçücük hapishane hücresinde özgürlük vardı.


Mutlulukla ayrıldık salondan. Ağlayarak, gülümseyerek, bayılarak. İçimizdeki hoşluk duygusuyla çıktık dışarı. Oyuncuları çıkışta yakalayıp da 'Ne güzel oynadınız be' demek için bekledik, ama karşılaşamadık. Bir dahaki oyunda görüşmek üzere Instagram'dan anlaştık. Bir dahaki sefere diyorum çünkü bu oyun tekrardan izlenmeli. Eğer izlemediyseniz en yakın zamanda izlemenizi tavsiye ederim. Böylesi bir oyun kaçmaz.

Çok mu övdüm. Az bile yaptım. Çünkü kaç gün oldu ama hala sahneler, replikler aklımda. Çıkaramıyorum aklımdan bu güzelliği. Biz buna etkilenme diyoruz. Hayranlık diyoruz.

Önlerinde saygıyla eğiliyorum her birinin oyunculuğunun karşısında.




Mutlu günler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder