27 Aralık 2015 Pazar

Bu Yıl (3)

Bu yıl neler oldu neler.

Evlenme teklifi aldım. 6 yıldır beraberiz, bütün üniversite hayatını beraber geçirdik. Nasıl kelimelere dökülebilir bunca yıl.
Tanıştığımız yerde okulda teklif etti. Kabul etmez miyim :)
(Bakımsız elim için kusura bakmayın. Hazırlıksız yakalandım tabii ki:))


Yaklaşık 2 yıldır çalıştığım firmamda departman değiştirdim. Kendimi daha mutlu hissediyorum burada. Her sabah olmasa da çoğu sabah daha mutlu şekilde uyanıp işe gidebiliyorum.


Yeni departmanın bir güzel yanı da bol bol iş seyahatlerine gitmek. Gezmeye çok fırsat olmasa da değişik bir şehir görmek insana çok iyi geliyor. 


Bu sene bir önceki seneye göre daha çok kitap okudum daha çok sinemaya tiyatroya gittim. Bir de ilk defa operaya gitme fırsatı buldum. Kendime zaman ayırmak bana çok daha iyi geldi. 
(Okuduğum kitaplardan ve izlediğim filmlerden bir yazı dizisi hazırlamak istiyorum. Yeni yılda bu düşüncemi gerçekleştirebilmek umuduyla...)



Bu Yıl yazılarını uzun tutmak istemiyorum pek. Yıl içinde bahsedemediğim ama paylaşmak istediğim olayları atlamamak adına yazıyorum. Paylaşmak her zaman çok güzel.

Mutlu yıllar

19 Aralık 2015 Cumartesi

Rome (2005-2007)

-Spoiler içerebilir-

Uzun zaman oldu diziyi izleyeli. İnanır mısınız bunu Cnbc-e’de görüp de izlemeye başlamadım. Spartacus izlerken fark ettim ki bu tarz dizi seviyorum. Dizide Roma tarihi aslına sadık kalınarak anlatılmış, ilginiz varsa oldukça hoşunuza gidecektir.

  


Sezon başına yapımı için en çok para dökülen diziymiş kendisi. Finansal olaylar yüzünden yayından kaldıracak kadar yüklü meblağlardan bahsediliyor. O döneme özel mekanlar kurmak, dekordan tutun da kıyafetlere kadar en ince detaylarla görkemli Roma'yı yeni baştan kurmak kolay olmasa gerek. Görsellik için hiçbir harcamadan kaçınılmamış bu da ne yazık ki dizinin sonunu getirmiş.





Sezon sayısı ve bölüm sayısı maalesef az. O yüzden bölüm içlerinde ya da bölümler arası zaman atlaması yaşanıyor, ama rahatsız edecek şekilde değil. Diziyi çok seveceksiniz, karakterlere hayran olacaksınız, her şey tam yerine oturdu derken bir anda dizi bitecek, içiniz buruk kalacaksınız öylece.


Müzikleri çok güzel, oyuncular ve oyunculukları harika. Akıllardan çıkmayan karakterleri Titus Pollo, Mark Anthony, Kleopatra, Atia ... hepsini mi sayayım bilmiyorum ki. Her bir karakter öyle bir yerleşmiş ki oyunculara.

Dizi ana bir konu etrafında dönerken yan hikayelerle yan karakterler de dahil oluyor olaylara. Sadece üst tabaka değil Roma'nın alt kesim insanları diyebileceğimiz askerlerin ve ailelerinin yaşamını da anlatıyor.

Baştan uyarmakta fayda var, dizide cinsellik teması fazlasıyla bulunuyor. O dönemlere ait yaşayışı, kanunların ve ahlaki değerlerin oturmadığını en 'doğal' haliyle göstermişler. Güç, entrika etrafında dönüyor her şey. Kan dolu savaş sahneleri beklemeyin, çokça yer almıyor.

Şu kadar zaman geçmesine rağmen hala aklımda kalan sahneleri var. Tabii ki tahmin ettiğiniz gibi Caesar'ın senatodaki ölüm sahnesi bunların en başında yer alıyor. Ama beklediğiniz kalıplaşmış "Sen de mi Brutus?" cümlesi dizide geçmiyor ama Sezar'ın bakışlarından hissedebiliyorsunuz o cümleyi.


Vorenus ve Pullo arkadaşlığı dizinin en güzel şeyi.



Titus Pullo : Dizideki favori karakterim. Karizması ve sert tavırlarıyla resmen dizinin baş kahramanı. Keyifli, eğlendirici, güçlü kuvvetli karakterimizi bir de aşık olduğunda görün.



Lucius Vorenus : Dürüst, eşine ve ailesine sadık, Roma'ya sıkı sıkıya bağlı olan asker. Uzun yıllardır seferde olduğundan ailesine yabancılaşmış. Eşi ve çocuklarının kurduğu düzene ayak uydurmaya çalışıyor.




Niobe : Vorenus'un karısı. Güzelliği ve çekiciliği ile ön planda bir kadın. Vorenus sefere çıktıktan sonra uzunca bir süre ondan haber alamayınca onu öldü zanneder. İki kızıyla birlikte kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenerek, kendi geçimlerini de sağlayabilmiş. Sevdiği adam savaştan bambaşka biri olarak geri döner.



Gaius Octavian : Atia’nın oğlu, Caesar’ın yeğeni. Büyümüş de küçülmüş bir adam hatta bir filozof. Küçücük yaşına rağmen, politika ve felsefe alanlarına çok ilgili.

Julii Ailesi’nden Octavia : Atia’nın tek kızı, Caesar’ın bahtsız yeğeni. Genç, güzel bir kadın; dizideki en iyi, hatta tek iyi karakteri.












Julii Ailesi’nden Atia : Caesar’ın yeğeni, Octavia ve Octavian/Augustus’un annesi, Mark Antony’nin sevgilisi. Çok hırslı, zeki ve acımasız bir kadın. Güç için ve rakiplerini alt etmek uğruna kendi çocuklarını bile hiç düşünmeden kullanabilir.


Juni Ailesi’nden Servilia : Marcus Junius Brutüs’un annesi, Caesar’ın uzatmalı sevgilisi. Asil, inandığı tanrılara sıkı sıkıya bağlı, yıllardır sevgilisi Caesar’a ölümüne sadık bir kadın.






















Marcus Junius Brutüs : Servilia’nın biricik oğlu, Roma Senatosu’nun saygın üyelerinden biri. Küçük yaşta sırtına ağır yükler yüklenmiş, bu yüklerin altından kalkmaya çalışıyor. Annesinin sevgilisi Caesar’ı bir baba figürü olarak görmekte ve oldukça sevmektedir. Bu sevgisi ve doğru bildiği şeyi yapmak arasında kalacak ve tarih boyunca yaptığı seçimle ihanetin bir sembolü olarak resmedilecektir.

Gaius Julius Caesar : Roma’nın o dönemki en güçlü, en ihtişamlı komutanı. Zeki bir adam olsa da politik oyunlar yerine, askeri başarılarla rakiplerini alt etmek istiyor.

Marcus Antonius : Caesar’ın sağ kolu, en büyük destekçisi, Atia’nın tutkulu aşığı. Hırslı ve kurnaz bir üst düzey asker, aynı zamanda zeki bir senato üyesi. Kadınlara fazlasıyla düşkün.

Cleopatra : Çekiciliği ve cazibesi ile ün yapmış bir kadın. Güzel olduğu kadar, zeki ve güçlü de. Erkekleri kukla yapma konusunda ustalaşmış bir kadın. Kadınsılığı ile hem Caser'ı hem de Antonius'u avucunun içine almıştır. Dizide pek az gözükmesine rağmen görüldüğü her an kendine hayran bıraktırıyor.




Bu yazı için Rome dizisinin kadınları diye başlık atsaydım daha uygun olurdu sanırım. En sevdiğim karakterlerin resimlerini koyayım derken bir bakmışım kadın ağırlıklı bir yazı olmuş. Dizinin en ilgi çekici yanı kadınlardı ama. Bütün güç, tutku, hırs savaşlarında kadınlar baş roldeydi.

Son fotoğrafları da paylaşmadan bitirmeyeyim bu yazıyı. Geçmiş zaman dizilerinin en sevdiğim yanı saçlar, aksesuarlar ve kıyafetler. Yukarıda da aşağıda da görebileceğiniz gibi kadınlar bunu çok güzel taşımışlar.







Çok uzun bir yazı oldu ama ne zamandır bir dizi yorumlamıyordum. İyi oldu böyle.



Mutlu günler

14 Aralık 2015 Pazartesi

Ense Topuz Saç Modeli

Hadi yeni bir saç modeli daha deneyelim.

Saçınızı ensenizden bağlayın. Tokanın üstünde kalan kısmı ikiye ayırın ve aşağıda kalan kısmı içinden geçirin. Bunu saçınız topuz halinde kalıncaya kadar devam ettirin. 

1 Kasım 2015 Pazar

Bu Hafta (12)

Ağabeyimle Marslı filmine gittik. Kitabını henüz okumadım ama filmini oldukça beğendim.

Portal 2 oyununu oynamaya başladım. Daha önce oynayan var mı bilmiyorum ama ben arkadaş tavsiyesiyle ilk oyununa üniversitede başlamıştım. İkinci oyununa başlamak bu zamana kısmetmiş. Çok güzel çok eğlenceli çok mantıklı bir oyun. Oyun oynarken zihin çalıştırması da çok harika bir şey.

Şu fotoğrafa bakıp da mutlu olamayan var mı acaba. O yumuş yumuşların arasına atlamak istiyorum şu an. Çok mutlu etti bu fotoğraf beni. İnsanın bir fotoğrafla mutlu olabilmesi de harika bir şey.

Ay tatlışlara bak ya. Harikalar. Çok güldürdüler bu ufaklıklar beni. Ufacık çocuklar şöyle giydirilince çok hoşuma gidiyor.

Bu fotoğrafı gördüğüm an hafta sonumu tamamen bu rahatlıkta evde geçirmek istediğime karar verdim. Bu yazıyı yazarken fotoğraftaki gibi olmasa da rahat bir şekilde bilgisayarımın başındayım.


Not: Herkes oyunu kullandı değil mi?

Mutlu günler

22 Ekim 2015 Perşembe

Geleceğe Dönüş Günü

Evet evet farkındayım. Bir gün geç kaldım bu yazıyı yazmak için. Neden olduğunu siz bilirsiniz. Dün gece yorgunlukla yazamadım, bütün gün aklımda olsa da.



Öncelikle izlemeyenler varsa izlemeye davet ediyorum sizleri.

Back to the Future (1985)
Back to the Future Part II (1989)
Back to the Future Part III (1990)

İşte yıllardır beklediğimiz gün geldi. Ama umduklarımız gerçekleşmedi zaten biliyorsunuz. Henüz o filmdeki teknolojiye ulaşamadık. Gönül isterdi tabii uçan kaykaylarımız olsun, ama süper akıllı telefonlarımız var işte, onlar da yeter.

Hepimiz için sıradan gündü ama biz hayallerimizde çok daha güzel bir gelecek yaşadık belki de. Bir film bizi yıllarca bir güne odakladı, herkes o günü bekledi. Bütün insanları tek bir umuda, düşünceye, mutluluğa iten filmleri çok seviyorum. Hayatımızı bu denli etkilemeleri bir yandan korkunç olsa da bir yandan da harika bir şey bence.

Hepinizin Gelecek Günü kutlu olsun. Umarım gelecek başka bir tarihi yine böyle hevesle bekleriz.

Mutlu günler

4 Ekim 2015 Pazar

Bu Hafta (11)

"Bu Hafta" yazıları da geri dönsün artık değil mi?

Bakalım bu hafta benim için neler olmuş.

Tiyatrosunu öve öve bitiremediğim Örümcek Kadının Öpücüğü kitabıma sonunda başlayabildim. Kitabı alalı bayağı uzun bir süre olmuştu. Ama hem vakit bulamama (blogda o kadar vakit bulamamaktan bahsediyorum ki, keşke adını vakitbulamama.blogspot koysaymışım) hem de araya başka kitapların da girmesi sebebiyle ertelemiştim. Başladık bakalım, ne zaman biter kim bilir?

Flormar'dan ikinci alışverişimi yaptım. Bununla ilgili bir de yazı paylaşmak istiyorum. İlkini de paylaşmak istemiştim de üşenip bir türlü yazısını yazamamıştım. Bu sefer üşenmemek dileğiyle...

How to Train Your Dragon 2 filmini izledim. İlk filmini izlediğimde o kadar bayılmıştım ki karakterlerine, mimiklerine, mizahına. Devam filmi de beni oldukça etkiledi. İzlemeyenleri izlemeye davet ediyorum.

Yaz mevsiminin sona ermesi ve sonbaharın bir anda başlaması beni biraz üzdü. Sanki daha tatil yapmamışım gibi hissettirdi bana. Sıcak havalar bu kadar çabuk terk etmeseydi keşke.

Bu karikatüre çok güldüm. Game of Thrones izleyenler beni çok iyi anlayacaktır. Game of Thrones'ta hiçbir karaktere bağlanmayın, çünkü sağ olsun George R.R. Martin bu konuda biraz vicdansız.

"Bu Hafta" yazılarını yazmayı da fazlasıyla özlemişim. Her hafta olamasa da daha da sık yazmaya çalışmalıyım.

Mutlu günler

22 Eylül 2015 Salı

Fiyonklu Saç Modeli

Yeni bir saç modeli daha deneyelim mi? Ne zamandır denemiyorduk. Ne zamandır bir şeyler yapmıyorduk aslında burada.

Hızlanalım hadi. Yeni yeni bir sürü yazı gelsin buraya. Boş durmayalım.

Bakınız bu model de oldukça basit. Siz de şimdi hemen deneyin mesela.

Saçlarınızın iki yanından tek tutam alın, biraz ince tutamlar olsun ama. Önlerden aldığınız bu tutamları arkada çaprazlamasına geçirin. Fiyongunuzu yapın, onu nasıl anlatacağımı bilemedim şu an. Ve en son tel tokayla sabitleyin.

Ve işte bitti. Beş dakika sürdü mü?

Minicik bir saç fiyongu size çok tatlı bir hava katacaktır.


Mutlu günler

31 Ağustos 2015 Pazartesi

İç Döküş (2)

Çok boşladım buraları. Niye öyle oldu bilemiyorum. Galiba artan iş yükümden dolayı.

Ama kafamı boşaltmak için de buraya gelemeyeceksem, buraya vakit ayıramayacaksam nasıl uzaklaştıracağım zihnimi işten güçten.

Burası bana iyi geliyor. Burası beni rahatlatıyor. Ben burada mutluyum. Parmaklarım klavyede akarcasına geziniyor harflerde. Yazdığım her kelimede zihnim boşalıyor, yerine yeni şeyler doluyor.

Ve işte yine buradayım. Daha sık uğramak istediğim yerdeyim. Her gün beni mutlu edecek, hoşuma giden şeyleri başkalarıyla da paylaşmak istediğim yerdeyim.

En yakın zamanda yine tekrardan buluşmak üzere.


Mutlu günler

12 Ağustos 2015 Çarşamba

Arm Cuff

Ee yaz geldi, bitiyor bile hatta. Haftalardır beklettiğim yazıyı yazmamın zamanı geldi de geçiyor.

Yaz denilen şey ne de güzel bir şey. Şu İstanbul'daki yazdan bahsetmiyorum elbette. Deniz kenarında kumsalda geçirilen yazdan bahsediyorum. Sıcacık kum sıcaklığı ayağıma değmeden yaz gelmiyor ki benim için.


Yaz geldi mi bomboş kollarımı süslemek isterim. Bütün kış kazakların, hırkaların altından çıkmak isteyen kollarım özgürlüklerine kavuşmak istiyor. Ben de onları bolca bilekliğe boğarım.


Her yaz bir şey moda oluyor ya, bu yaz da en çok dikkatimi çeken şey şu "arm cuff"lar oldu. Çok zarif ve çok şık olanları var. Bikini giydiğinizde takabilirsiniz ya da bir yaz akşamı partisinde. Hatta sıcak İstanbul günlerinde de takılabilir, neden olmasın.




Bir çılgınlık yapıp yaz düğününüzde de takabilirsiniz. Zarif gelinliğinize yakışacak bir model bulabilirsiniz bence.


Güneşlenirken "arm cuff"ınızı çıkarmayı unutmayın ama.

Mutlu günler