19 Mayıs 2013 Pazar

LOST (2004-2010)

-Spoiler içerebilir-

Gerilim dolu jeneriğiyle geldi aklıma. 'Previously on Lost...'
(Dizinin her duyulduğunda ortam geren tema müziği Michael Giacchino tarafından bestelenmiş.)



Lise yıllarımın dizisi. Bölüm izlenir daha sonra okulda arkadaşlarla kritiği yapılırdı. 'O niye öyle oldu?' 'O nereden çıktı?' Her bölüm dikkatle izlendi, çünkü her sahnede bir şey gizliydi. Soru dolu bölümler izledik. Birini cevaplasa beraberinde 5 soru getiriyordu. Teoriler havada uçuştu.

Diziye başladığım gün aklımda. İkizimle oturduk laptop başına. 6 saat boyunca. Aralıksız. Uçak kazasıyla ıssız adaya düşüyorlar, ne kadar değişik bir hikayesi olabilir ki deyişimi de hatırlıyorum. Pişmandım bunu söylediğime.

Her şey bir uçak kazasıyla başlamıştı. Issız bir adaya düştüler. Kaza sonrası kendilerini Pasifik Okyanusu’nun ortasında bir adada bulan yolcularımızın başına daha kötü ne gelebilir ki dediğimiz anda başlıyor aslında her şey. Ne olacağından, başlarına ne geleceğinden habersizdiler. Charlie'nin deyişiyle 'Where are we guys?' Diziyi özetleyen cümle de buydu. 

Damon Lindelof, J.J. Abrams ve Jeffrey Lieber tarafından yaratılan dizi, Abc kanalında yayımlandı. Milyonlarca kişi tarafından izlendi. Dönemin en bomba dizisi oldu. Jack, Kate, Sawyer, Sayid, Hurley(Dude), John Locke, Jin-Sun (Uzun süre hangisi hangisi öğrenemedim:), Claire(o muhteşem aksanıyla 'my baby'), Charlie, Ben, Desmond(I'll see ya in another life, brother! ), Juliet, Richard Alpert(yaşlanmayan sürmeli abi diye bilinirdi), Daniel Faraday, Shannon, Boone, Mr. Eko... Şu isimleri yazarken bile ne hikayeleri döndü aklımda.

Yapmaları gereken tek şey birlik olmak ve bir çözüm bulunana kadar hayatta kalmak. Ama böyle bir adada doğaya ve doğa üstüne karşı durmak o kadar da kolay değildi. İnsan öldüren siyah dumanlardan, zamanda atlamalara, ışık parlamalarından diğerlerine kadar kendilerini korumaları gereken çok şey vardı.

Jack-Kate-Sawyer aşk üçgeni dizi boyunca devam etti. Tüm kızlar Sawyer hastasıydı, Kate'i yanında görmeye dayanamazdık. Benim gönlüm hep Kate-Jack olsun istedi. (Sawyer bize kalsın:) Bir ara Juliet de bu listeye girdi. Akıllar iyice karıştı.



Lost sayıları.


Herkesin ezbere bildiği sayılar. Nerede görülse 'İşte Lost sayıları!' diye heyecanlandığımız anlar.


Flashback-Flashforward
İlk sezonlarda geri dönüşlerle karakterleri tanıdık yavaş yavaş. Her bölüm bir karakter üzerine yoğunlaşıldı. Uçağa binene kadar neler yaşadığını öğrendik. Hangi sebeple bindiği açıklandı. Ama anlaşıldı ki aslında yaşadıkları tüm şeyler o uçağa binmelerine yol açmıştı.
İleriki sezonlarda izlediğimizde anlıyoruz ki aslında izlediğimiz bazı geri dönüş parçaları aslında gelecekten kesitlermiş. İşte bunu anladığımızda yaşadığımız şoklar ne güzel şeylerdi. Bu yüzden de güzeldi bu dizi.

The Others


Adada yalnız olmadıklarını fark etmeleri çok zaman almıyor. Birkaç sezon sonra başımıza bir de 'Diğerleri' çıkıyor. Baş etmeleri gereken esrarengiz bir ada ortaya çıkıyor.

Dharma Institute
   


Adayı ele geçirmiş şirket. Adada çeşitli deneyler yapmış vakti zamanda, hala da devam etmekte. Adada hamile kalan kadınlara ne olduğu gibi deney konuları var. Kaçırdıkları çocuklara ne oluyordu hatırlamıyorum.



Her bölümü dolu dolu bir diziyi nasıl bir yazıda özetleyebilirim, bilemiyorum.
'Lost çok bozdu. Öyle böyle değil, çok bozdu.'. Finali beğenenlerden çok beğenmeyenler oldu. Böyle diziye böyle final mi olur, bilemedim. Ama pişman mıyım izlediğime, hayır. 6 yıl her hafta sabırsızlıkla beklediğim bölümleri yine olsa yine izlerim. 
İtiraf edelim, hepimizin aklında hala sorular var dizi hakkında. 'Ee peki kutup ayısı nereden çıktı?'
Bir daha mı izlesem ne yapsam.

Not: Dizi hakkında unuttuğum çok şey var farkındayım. Sizlerden de geri dönüş alabilirim. Bir de bulursam güzel şeyler paylaşırım dizi hakkında.




(Diziyle ilgili sevdiğim en güzel fotoğraf)

Mutlu günler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder